Kekemelik konuşma akıcılığını etkileyen bir bozukluktur; sözcüğün başında bir takılma, patlama veya ünlü seslerin uzatılmasıdır. Genellikle 2-7 yaş arasında ortaya çıkar. Kız-erkek oranı 1/5’tir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, çocuklukta başlayan tipik kekemelik fizyolojik faktörler barındırmaktadır. Kekemeliği olan bireylerin yaklaşık %50’sinde kanıtlanmış genetik etkiler olduğunu söyleyen Dil ve Konuşma Bozuklukları Terapisti Dessie Tanman sözlerine şöyle devam etti: “Kekemeliğin, stresli ortamlarda artması, nedenlerinin psikolojik olduğunun düşünülmesine yol açmaktadır. Ancak bu doğru değil. Psikolojik faktörler kekemeliği “tetikleyebilir” ya da ortaya çıkarabilir, fakat kekemeliğin nedeni değildirler. Öğrenme ya da alışkanlıklar da kekemelikte önemli rol oynamaktadır. Örneğin; kekemeliği olan bireyler, kekelediklerinde kendilerine yardımcı olacağını düşündükleri bazı hareketler (ayak vurma, göz kırpma gibi) yapabilirler. Kekemeliğin arttığı durumlar şunlar; telefonda konuşurken, yeni insanlarla tanışırken ve konuşurken, zaman baskısı altında olunduğunda, fıkra anlatırken. Kekemeliğin azaldığı durumlar ise; şarkı söylerken, sayı sayarken, dua okurken, koroyla ya da diğer bir kişiyle birlikte okurken, fısıltıyla ya da yüksek sesle konuşurken. Ritim tutarak konuşurken en ağır kekemelerin bile oldukça akıcı konuşabildiklerini görebilirsiniz.”
Ülkemizde kekeleyenler için çok sayıda, kısa dönemli terapi veren ve iyileşmeyi garanti eden merkezlerin bulunduğu belirten Tanman başarılı bir tedavi için olması gerekenler hakkında şunları söyledi: “Çocuklar ve yetişkinler için bireysel veya grup seçenekleri bulunan, dil ve konuşma bozuklukları eğitimi almış uzmanlar tarafından yapılan konuşma terapileri tercih edilmelidir. Konuşma terapisinin amaçları oldukça çeşitlidir. Bunlar; her zaman kekemeliğin ortaya çıkamayacağı bir şekilde konuşmayı öğretmek (akıcılık şekillendirmesi), kekelemenin kolay bir şeklini öğretmek (kekemeliğin değiştirilmesi), kekeleyen bireye kekemeliğini kabul etmesini veya kekelemekten kaçınmamasını öğretmek (duyarsızlaştırma ve kaçınmama) ve diğer teknikler şeklinde sıralanmaktadır. Bu programların süresi bir kaç aydan 2 yıla kadar değişebilir. Seçilecek terapi programının yanı sıra, çocuğun iyileşmeye ilişkin motivasyonu, problemin derecesi, çevresel destek imkanları, terapi seanslarına düzenli katılımı, terapi dışında yapması gereken görevleri tam olarak gerçekleştirmesi gibi pek çok faktör terapi süresinin uzunluğunu belirlemektedir. Bu nedenle diğer konuşma bozukluklarında olduğu gibi kesin bir süre vermek mümkün olmamaktadır.”